Türkçesi Aşagıda 👇
Sometimes starting something feels easy. If I’m interested, if it doesn’t stress me out, if I even enjoy it… sure. But other times, starting anything feels genuinely impossible. So I start putting it off.
In a bit. Tomorrow. Later… As those laters never arrive, the stress builds. It rolls into a big tangled knot. And then comes the next layer: trying to get out from under it.
Focusing on something I don’t want to do is ridiculously hard. Like when I need to write invoices, but end up alphabetising the bookshelf. Then I spot a book I’ve been putting off for years and somehow start reading it. Standard behaviour.
My brain works differently. It’s part of being neurodivergent. Things like starting, switching, focusing, they all run on a separate system. Not always, but it really kicks in when I’m bored or the task feels pointless. It’s that my brain genuinely doesn’t care why it’s supposed to.
Since I started understanding how my AuDHD brain works, it’s been easier to spot the pattern. Too many thoughts. Too many angles. Too much noise. Sometimes there’s nothing else but noise. Then there’s time.
A whole other story.
Time doesn’t behave. “Time blindness” is common in neurodivergent minds. It definitely lives in mine.
One minute it’s 10 a.m., next thing I know it’s 4 a.m. Time folds in on itself. That’s why I get to airports or train stations two hours early, just in case. Time is a slippery surface.
There’s something else I don’t do anymore: lists. I used to love writing them. Felt productive. But I realised the planning stage was eating all the time, and none of the actual work was getting done.
Worse, I’d think about all the possible outcomes, then the outcomes of those outcomes, and how to prepare for every version. Meanwhile, the original task? Still untouched. Me, four hours later, sitting there with a very detailed, completely useless list.
Pressure, though. That’s different. When the deadline’s close, something kicks in. Adrenaline climbs.
The inner critic shuts up. The thing gets done. Two weeks’ worth of work in two hours.
Because that’s when dopamine finally shows up. Real stress. Real reward.
Another common thread in neurodivergence: attention based on interest, not importance.
It’s not about what needs doing. It’s about what wants doing. So, society’s tidy little list of priorities? Doesn’t really land.
My brain doesn’t cope well with ordinary tasks. Repetition, memorisation, mediocrity, it’s neurological torture. It needs constant novelty, complexity, surprise, and creativity. For neurodivergent minds, dopamine isn’t a luxury. It’s like water. Essential.
From the outside, it might look like we’re doing nothing. But usually we’re just not doing what we’re supposed to be doing. Reading a report? No thanks. Learning steel drums at 3 a.m.? Absolutely.
The problem is, life still demands the boring stuff. Bins. Forms. Cleaning.
That’s when the whole system locks. Because being told what to do triggers resistance.
Not stubbornness, instinct. The second someone says “you have to”, everything grinds to a halt.
Even when I say it to myself.
What works instead? Choice. Not force. “I choose to do this.” “Might be good to get that done now.”
That our brain will tolerate. It hates orders. It likes options. Want us to get something done? Leave us alone. Let the idea become ours. Then we’ll dive in. Hours of focus. No problem.
Maybe the solution is not to fix us, but to stretch the moulds a little.
Maybe our brains work that way to show that those moulds need to be broken.
Who knows.
Bazen bazı şeylere başlamak çocuk oyuncağı gibi geliyor. Konu ilgimi çekiyorsa, yaparken gerilmiyorsam, hele keyif bile alıyorsam… Ama bazen de bazı şeylere başlamak gerçekten imkânsız oluyor. Sonra başlıyorum ertelemeye. Birazdan. Yarın. Öbür gün. O sonra’lar gelmedikçe stres artıyor, bu döngü yuvarlana yuvarlana dev bir yumak oluveriyor. Sonrasında altından kalkmak da ayrı bir stres tabii ki...
İstemediğim bir şeye odaklanmak öyle zor ki... Mesela aslında faturalarımı yazmam gerekirken kitaplığımı alfabetik sıraya dizmek, sonra o sırada gözüme takılan, yıllardır ertelediğim bir kitaba başlamak benim için çok olağan bir durum…
Beynim farklı çalışıyor. Nöroçeşitliliğin bir parçası olarak, yürütücü işlevler (başlama, odaklanma, geçiş yapma gibi) bende biraz kendince takılıyor. Bu durum her zaman olmasa da kendini en çok özellikle sıkıldığım, anlamsız bulduğum şeylerde belli ediyor. Zorlanıyorum çünkü beynim “bunun neden önemli olduğunu” umursamıyor.
AuDHD beynimin nasıl çalıştığını anladıkça bu hâli yönetmek de kolaylaştı. Çok fazla düşünce, çok fazla olasılık, çok fazla ses… Bazen kafamdaki gürültülerin dışında hiçbir şey yok. Zaman da bu denklemde bambaşka bir dünya. Bazen saat var, bazen yok. Nöroçeşitli bireylerde sık görülen “zaman körlüğü” bende de var… . Sabah 10 derken bir bakmışım gece 4. Zaman düz işlemiyor, kıvrılıp bükülüyor. O nedenle de seyahat ederken havaalanını yada tren istasyonuna en az iki saat önce gidiyorum. Ne olur ne olmaz… Zaman çok kaygan bir zemin…
Eskiden çok yaptığım bir hatayı da artık yapmıyorum: liste hazırlamak. Liste yapmayı seviyordum ama fark ettim ki liste hazırlamak ve plan yapmak o kadar vaktimi alıyor ki, o sırada yapılacak şeyler hâlâ yapılmamış oluyor. Hatta o listelerin olası sonuçlarını düşünmek, sonuçların sonuçlarını simüle etmek, ihtimallere önlem almak derken... yine yapmam gerekeni yapmamış oluyorum. Sonra bir bakıyorm hâlâ hiçbir şey yapılmamış ve ben saatlerimi harçamışım o listelere…
Ancak baskı altında kaldığım zamanlar herşey bir anda değişiyor. Bitirme tarihi yaklaşınca, adrenalin yükseliyor, içimdeki eleştirmen susuyor ve o iş çat diye çıkıyor. İki haftalık işi, iki saatte. Çünkü o anda dopamin devreye giriyor. Gerçek stres, gerçek ödül.
Nöroçeşitlilikte sık görülen bir şey daha var: ilgi temelli dikkat sistemi. Yani önemli olan değil, ilginç olan kazanır. “Yapılması gereken” değil, “yapmayı istediğimiz” işler öne geçer. Bu yüzden toplumun öncelik sıralaması bizim için hiçbir şey ifade etmez.
Beynim sıradan işlerle çalışmıyor. Tekrar, ezber, sıradanlık resmen nörolojik bir işkence benim için. Sürekli yenilik, karmaşa, sürpriz, yaratıcılık… Dopamin Neurodiversity için bir lüks değil. Su gibi. Olmazsa olmaz.
Bazen dışarıdan hiçbir şey yapmıyormuşuz gibi görünüyor olabilir ama aslında sadece beklenen şeyi yapmıyoruz. Rapor mu? Hayır. Steel drum çalmak mı? Kesinlikle.
Ama ne yazık ki, hayat her zaman içimizden gelenleri yaparak yürümüyor. Çöp de çıkarılmalı, form da doldurulmalı, ev de temizlenmeli…. Ve işte burada sistem kitleniyor. Çünkü zorlamaya karşı direnç bizde içgüdüsel. “Yapmak zorundasın” dendiği an her şey duruyor. Bunu kendimize söylediğimizde de fark etmiyor. Sistem yine duruyor. Çünkü içgüdüsel…
Çözüm mü? Seçim hissi. Zorunluluk değil. “Yapmayı seçiyorum.” “Şimdi yapsam iyi olur.” Beyin bunu kabul ediyor onun derdi düz emirler. Bize yada kendimize bir şey yaptırmanın en kolay yolu, bizi yada kendimizi rahat bırakmak çünkü konu zorlamadan çıkıp bizim fikrimiz haline geldiğinde gerekenleri rahatça yapar, saatlerce aralıksız çalışabiliriz.
Belki de çözüm bizi düzeltmek değil, kalıpları biraz esnetmektir. Belki de bizlerin beyni o kalıpların kırılması gerektiğini göstermek için öyle çalışıyordur… Kim bilir?


Comments