Türkçesi Aşagıda👇
Knows too much but believes too easily. My existence has always been a chain of contradictions.
My mother never came home. Grief arrived early, and never really left.
It learned to live in me, quietly.
I wrote to make the world bearable and to wrap words around the ache, to bring order to the noise.
But I still didn’t belong. They called me sharp-tongued, dangerous, unruly.
One of my books was banned. I was judged, criticised, and reduced.
So I masked. I doubted myself. I learned to disappear while appearing strong.
No matter how much I created, something kept pressing in,
like I was made of static in a world that only accepts silence and smoothness.
became the target of a hate campaign. They said I inspired revolt.
But all I did was listen.
I saw what was rising in the hearts of the younger generation,
I married and, within a year, I lost him to brain cancer.
But grief peeled back the illusion. The world I had trusted with all my cells was not love,
but control masked as care.
I thought it was menopause, the chaos, the crashing emotions,
so I went to the doctor for help.
I left with a referral for autism.
When the word finally came: Autistic
it wasn’t a diagnosis. It was a key.
Suddenly, my whole life made sense.
This time, not from strangers, but from the people I trusted most.
It wasn’t Gezi, but it echoed the same brutality I once faced from the state;
this time delivered by those I held closest to my heart.
Stood on the edge of life for a long time.
Therapy became a lifeline.
One session after another, I crawled back from the brink.
My son and the quiet embrace of Elan Valley helped me remember what I had lost.
Not to return to who I was, but to begin discovering who I could become,
by surrendering to myself, not to others.
With nature. With rhythm. With rage and softness.
With Groove Dance®, with Neurographica®, with Ho’oponopono.
With shamanic journeys that cracked me open. With women who held space for my healing.
With silence. With drumming. With deep learning that never ends.
My supervisor said, “You know you’re ADHD, right?”
So now I wear two names: Autism. ADHD.
AuDHD, they call it. A diagnosis wrapped in acronyms, a self finally unwrapped.
I’m here to express what I’ve learned, for anyone ready to remember themselves again.
And I carry into that space the deep gratitude I hold for four souls, who helped me remember how:
“I turned wounds into wisdom, exile into freedom, ostracism into strength,
and silence into a song for those who need to hear.”
Çok fazla şey biliyordum ama herşeye de çok kolay inanıyordum.
Varlığım her zaman çelişkilerle örülü bir zincirdi.
Beş yaşımda bir araba kazası ailemi paramparça etti.
Hastanede geçen yıllarımın ardından annem bir daha eve dönmedi.
Sessizce içinde yaşamayı öğrendiğim yas erken geldi hayatıma
Acıyı kelimelerle örmek, gürültüye düzen getirmek için
Keskin dilli, tehlikeli, asi dediler.
Kitaplarımdan biri yasaklandı.
Yargılandım, eleştirildim, küçümsendim...
Bu yüzden kendimi maskeledim.
Güçlü görünürken yok olmayı öğrendim.
Ama yine de ait hissetmedim.
Sanki ben, parazitli bir sinyaldim ve bu dünya yalnızca sessizliği ve pürüzsüzlüğü kabul ediyordu.
2013’te yazdığım absürd oyun Mi Minor,
hayali bir iktidara ayna tutan
Nefret kampanyalarının hedefi oldum.
Beni isyana teşvik etmekle suçladılar.
gençlerin kalbinde yükselen değişimin nabzını, susturulmayı reddeşi görmüştüm.
Olaylar yaşanmadan önce yazmıştım.
Yaşandığında ise yankısından ben sorumlu oldum.
Ve elimde sadece bir valizle Türkiye’yi terk etmek zorunda kaldım.
Doğanın yeşil sessizliğinde yeniden başladım.
Evlendim. Bir yıl içinde eşimi beyin kanserinden kaybettim.
Ama yas, yıllarca içinde yaşadığım illüzyonu söküp attı.
Sadece herkesden çok güvendiğim, sevdiğim adam değil,
onunla birlikte sahip olduğumu sandığım hayatta ölmüştü.
şefkat maskesi takmış bir kontrol olduğu gerçeği ile ölesiye sarsıldım...
Neredeyse her şeyimi kaybettim.
Bana rağmne kendimden vazgeçmeyen parçam hariç.
İçinde yaşamata zorlandığım kaosu ve duygusal çöküşü Menapoz sandım...
Yardım istemeye doktora gittim .
Otizm merkezine sevk edilerek geri döndüm.
Bu yeni bir hayatın başlangıcı sandım.
Ama bambaşka bir fırtına ile bu sefer daha da fena savruldum
çünkü bu sefer fırtına yabancılardan değil, en güvendiğim insanlardan geldi...
İftira. Yalan. Çarpıtılmış gerçekler...
O nedenle de kendimi savunmak yerine susmayı seçtim.
Terapiler can simidim oldu.
Oğlum ve Elan Valley’nin sessiz kucağı bana kaybettiklerimi hatırlamamı sağladı.
Eskisi gibi olmak için değil,
yeniden kim olabileceğimi keşfetmek için...
Groove Dance®... Neurographica®... Ho’oponopono...
Beni parçalayan şamanik yolculuklar...
Şifalanmam için beni tutan şaman kadınlar...
Sessizlik. Davullar. Ve hiç bitmeyen derin bir öğrenme...
Sabırla bana yol gösteren nöroçeşitlilik farkındalığına sahip rehberlerle.
O zamanlardan beri ben de başkalarına yol göstermeyi öğreniyorum.
Doğayla. Ritmle. Sabır ve şevkatle...
Güldüm. Elbette. Otizmle bitmez.
Bizim gibi fırtınalı beyinlerde asla tek bir şey olmaz...
Kısaltmalara sarılmış bir teşhis, sonunda açığa çıkmış bir benlik.
Şimdilerde iki adım var: Otizm. ADHD hoşgeldin AuDHD
Ve artık kendini hatırlamaya hazır olan herkesle öğrendiklerimi paylaşmak için burdayım.
Bugünlerde, bir zamanlar özlemle aradığım sığınağı başkalarına sunuyorum;
varabilecekleri, görülebilecekleri, sadece var olabilecekleri güvenli bir yer.
Ve bu alanı yaratırken, bana bunu hatırlatan dört ruha duyduğum derin şükranı her an kalbimde taşıyorum: İki olağanüstü şifacı kadın, bilge bir adam ve oğlum.
“Yaralarımı bilgeliğe, sürgünümü özgürlüğe, dışlanmışlığımı güce, sessizliğimi ise duyması gerekenlere bir şarkıya dönüştürdüm.”
Comments